MENU

Karadeniz’de de Müsilaj Tehlikesi Var
05 Ağustos 2021, Perşembe - 11:40
Güncelleme: 06 Ağustos 2021, Cuma - 02:26
Dinlemek için tıklayınızDİNLE
Paylaş
A+ A-

Çevre sorunları konusunda farkındalık oluşturup bu çerçevede çözüm önerileri ve alternatifler sunan Ondokuz Mayıs Üniversitesi Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi (OMÜ-ÇEVSAM), belli aralıklarla düzenlediği söyleşilerine devam ediyor.

Söyleşi dizisinde bu kez son aylarda Marmara Denizi’ni kaplayan ve ciddi bir tehdit oluşturan müsilaj (deniz salyası), OMÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Özgür Baytut’un katılımıyla odağa alındı.

ÇEVSAM Müdürü ve aynı zamanda Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği öğretim üyesi Prof. Dr. Yüksel Ardalı’nın moderatörlüğünü yaptığı söyleşi programı, OMÜ’nün YouTube kanalı üzerinden çevrim içi (on-line) gerçekleşti.

Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Özgür Baytut “Karadeniz’de müsilaj teşhis ettik”

Söyleşide Karadeniz’de de müsilaj teşhis ettiklerine dikkat çeken Doç. Dr. Baytut “Tabii ki önlemler alınıp bu yönde çalışmaların yapılması gerekiyor ve bu kirlilik mutlaka izlenmeli. Yüzeyden müsilajın temizlenmesi öncelikli yapılacaklar arasında fakat yeterli değil, çünkü pek çok canlıya zarar verebilecek ve oksijen tüketimini arttıracak müsilaj çökeltileri, önümüzdeki günlerde istenmeyen koşullara neden olabilir.” uyarısında bulundu.

“Akdeniz’de 18. yüzyıldan itibaren süregelen müsilaj, ‘mare sporco’ (kirli deniz) olarak da bilinmekte”

Konuk akademisyen Doç. Dr. Özgür Baytut, programın ilerleyen böümlerinde müsilajla ilgili yaptıkları çalışmaları özetleyerek “Müsilaj, okyanus ve deniz kıyılarında görülen birikintilere deniyor. Akdeniz’de 18. yüzyıldan itibaren süregelen bu durum ‘mare sporco’ (kirli deniz) olarak da bilinmekte. Müsilaj kümeleri genellikle suların ısındığı, su sütununun tabakalaştığı ve meteorolojik durumların nispeten sabit olduğu ilkbahar sonlarında görülmekte.” diye konuştu.

“Müsilaj tüm canlıları tehdit ediyor”

Müsilajın oluşmasındaki nedenler hakkında detaylar aktaran Doç. Dr. Özgür Baytut, bu sürece dair “Müsilaj üretimi tekat dinoflagellatlardan ‘gonyaulax fragilis (schütt) kofoid’in aşırı üremesi ile ilişkilendirilmiştir. Gonyaulax fragilis, Marmara Denizi’nde bilimsel olarak ilk defa 2004 yılında rapor ediliyor. Bununla birlikte müsilajın, Marmara Denizi’nde 1990’lı yıllardan itibaren çeşitli deniz insanları tarafından görüldüğü belirtilmiştir. Müsilaj, gonyaulax fragilis tarafından salgılanır fakat tıpkı yapı harcına katılan çakıl taşının; harcın miktarını, yoğunluğunu ve dayanıklılığını arttırması gibi müsilajın içinde bulunan ve zincir oluşturan diyatomeler de müsilajın hacmini artırır. Belli bir süre sonra bu çürüme başladığında, su yüzeyinde, su sütununda ve bentik bölgede oksijen azlığı (hipoksia) ve yokluğu (anoksia) gözlenebilir. Nihayetinde de bu durum; bentik omurgasızlar ve kabuklular ile balıkların solungaçlarını tıkar ve bu canlıların solunum yapmasını engeller. Müsilajla birlikte diğer toksik algler aynı anda bulunabilir ve diğer canlılar için zehirlenme tehlikesi ortaya çıkabilir.” bilgisini paylaştı.

ÇEVSAM Müdürü Prof. Dr. Yüksel Ardalı ise deniz salyası probleminin bütün yönleriyle gündemde olduğunu fakat ülkemizde son günlerde meydana gelen ve can kayıplarına mal olan sellerin ve orman yangınlarının Türkiye’yi derinden etkilediğini söyledi.

İnsanlık şu anda gezegen üzerindeki ekosistemlerin yenileyebileceğinden yüzde 74 daha fazla kaynak kullanıyor

Prof. Dr. Ardalı, krize yol açan bu olayların uzmanlarca öngörüldüğüne işaret ederek “Dünyada ve ülkemizde bilim insanlarının yıllar önce öngördükleri afetler nedeniyle zor günler yaşanmakta. İklim değişikliğinin etkileri, canlı yaşamlarını olumsuz etkiliyor ve doğayı tehdit ediyor. Global Footprint Network Ceo’su (üst düzey yönetici) Laurel Hanscom ‘İnsanlık, şu anda gezegen üzerindeki ekosistemlerin yenileyebileceğinden yüzde 74 daha fazla kaynak kullanıyor, bir başka deyişle 1.7 dünyamız varmış gibi tüketiyoruz’ uyarısında bulunuyor. Dolayısıyla kaynaklarımızı doğru kullanmıyoruz ve bunun sonucunda karbondioksit emisyonları artıyor, orman alanları azalıyor, hâlâ fosil yakıt ve kullanımı devam ediyor. Dahası, atık ve kıyı yönetim sistemimizi değiştirmezsek şu anki durumdan daha kötü günler yaşayabiliriz.” dedi.

ÇEVSAM Müdürü Prof. Dr. Yüksel Ardalı “Çok vaktimiz yok”

Prof. Dr. Ardalı konuşmasının devamında mücadelede çok vakit kalmadığının altını çizerek “Hem çevresel yükün azaltılması hem de acilen iklim uyum programları çerçevesinde uyarı sistemlerinin kurulması ve önlemlerin alınması hayati önem arz ediyor.” sözlerine yer verdi.

Program sonunda Prof. Dr. Ardalı ve Doç. Dr. Baytut, çevre sağlığı ve sorunlarıyla ilgili çalışmalara devam edeceklerini vurgularken, yangınlarda mücadele eden fedakâr çalışanlar ile vatandaşlara minnettar olduklarını belirterek hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifa dilediler.

Programa, aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

https://youtu.be/5PZftG2rn04

X
Secure Login

This login is SSL protected