MENU

Rektör Bilgiç: “30 Ağustos Zaferi, Tarihsel Bir Sürekliliğin ve İradenin Beyanı Niteliğindedir”
28 Ağustos 2019, Çarşamba - 08:54
Güncelleme: 09 Eylül 2019, Pazartesi - 14:27
Dinlemek için tıklayınızDİNLE
Paylaş
A+ A-

19 Mayıs 1919’da Türk milletinin iradesi ve desteğiyle ateşi yakılan Millî Mücadele, yine Türk milletinin azim, kararlılık ve bağımsızlık aşkıyla 30 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz ile zaferle sonuçlanmıştır. İçinde bulunduğumuz 19 Mayıs’ın 100. yılında 30 Ağustos’u gururla, övgüyle ve daha vurgulu biçimde idrak ediyoruz.

Büyük Taarruz’un Başkomutanı ve Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 30 Ağustos sabahı verdiği “Düşman ordusu behemehal imha olunacaktır.” emri, o günün koşulları içinde Türk askerinin bağımsızlık hedefi doğrultusunda kararlılığını, cesaretini ve stratejik dehasını göstermektedir. Benzer şekilde büyük Önder’in daha Millî Mücadele’nin başlarında tek ve değişmez parola olarak tarihe nakşettiği “Ya istiklal, Ya Ölüm” söylemi de 30 Ağustos’taki idrak, irade ve feraseti en başından teyit eden bir anlam dünyasına sahiptir. 30 Ağustos zaferinin ardından 1 Eylül 1922’de Gazi Mustafa Kemal’in “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, İleri” emri ise 30 Ağustos zaferinden arta kalan ve kaçan düşmanı Türk yurdundan tamamen silmek amacına matuf olarak söylenmiş bir kararlılık beyanıdır.

Öte yandan, 30 Ağustos zaferi ve bu zaferin mimarları/kahramanları öylesine tutarlılığı yüksek ahlaki ve vicdanı bir kodlar bütününe sahiptir ki; zaferin ardından yaşanan vakıalar, bunu tarihe şanlı biçimde not etmiştir. Başkumandan Mustafa Kemal, 30 Ağustos zaferi sonrasında cepheyi gözlemlemek için dolaşırken gördüğü manzara ve naaşlar karşısında “Bu korkunç manzara bütün insanlığı utandırabilir. Ama bu, meşru bir vatan savunmasının doğal sonucudur. Fakat Türkler başka milletlerin vatanlarına aynı şeyi yapmayacaklardır. Bizi buna zorladılar.” ifadelerini kullanmış ve yerde bulunan bir Yunan sancağını gördüğünde de “Bunu yerden kaldırınız, bayrak, bir milletin bağımsızlık sembolüdür. Düşmanın da olsa saygı gerekir.” diyerek sancağı yerden kaldırtmıştır. İşte 30 Ağustos zaferinin arkasındaki, Türk milletinin bağrındaki ve büyük Önder’in zihin dünyasındaki ahlaki ve vicdani esansın özü budur.

30 Ağustos zaferi, aynı zamanda tarihsel bir sürekliğinin ve iradenin de beyanı niteliğindedir. Öyle ki 30 Ağustos; 1071’de Anadolu coğrafyasının Türk yurdu olmasıyla başlayan, 1453’te İstanbul’un fethiyle süregelen şanlı zaferlerin bir devamı niteliğindedir ve yurdumuzu parçalamaya, müstemleke durumuna getirmeye, milletimizi köleleştirmeye çalışan düşman odaklarına karşı 19 Mayıs 1919’da filizlenen bağımsızlık ateşinin nihai noktası olarak tecelli etmiştir. Türk milletinin fedakâr, feraset, vicdan ve gayret sahibi evlatları, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının yol göstericiliğinde görünen ve görünmeyen düşmanlarının cesameti karşısında inancını, bilincini, ruhunu, aklını, birliğini ve dirliğini ortaya koymuştur. Gaye, her daim Türk milletinin tam bağımsızlık içerisinde haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşaması olmuş ve 30 Ağustos zaferi, Türk milletinin kalbindeki ve ruhundaki bu özü bir kez daha kayıt altına alarak hayata geçirmiştir.

Bu duygu ve düşüncelerle; 19 Mayıs’ın 100. yılında tarihimize yön veren Büyük Taarruz zaferimizin 97. yıl dönümü ve 30 Ağustos Zafer Bayramımızı canıgönülden kutluyorum. 30 Ağustos 1922’de tarih yapan Başkumandan Mustafa Kemal Atatürk’ü, aziz silah arkadaşlarını, tüm şehit ve gazilerimizi saygı, minnet ve rahmetle yâd ediyorum.

 

Prof. Dr. Sait BİLGİÇ
Rektör
 

X
Secure Login

This login is SSL protected