İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy, her tarafın âdeta ateş çemberiyle çevrili olduğu ve yokluğun kesif bir toz bulutu gibi etrafımızı sardığı bir tarihsel bağlamda Türk milletinin sahip olduğu duygu dünyasını ve davranış kodlarını aşılamayacak bir güzellikte ve isabetle nazmetmiştir. Bu isabet, Türk milletinin vatan aşkının, imanının ve istikbale yönelik taşıdığı vazgeçilmez iradesinin mısralara nakşedilmiş olmasından ileri gelmektedir.

Akif’in dizeleri, Kurtuluş Savaşı koşullarında yedi düvele karşı mücadelemizde olduğu gibi bugün de içinde bulunduğumuz ve âdeta bir cendereye mahkûm edilmeye çalıştığımız koşulları neredeyse bir asır öncesinden tanımlar niteliktedir. Kelimelerin bu denli kifayet bulduğu İstiklal Marşımız, Akif’in zihin dünyasından başarıyla okuyabildiği ve milletimizin “değişmez” haletiruhiyesinde saklı olan ve her daim bir öz olarak saklı kalacak olan kodları bugüne taşımaktadır. Bu kod, vatanına yönelen tehdit ve tehlikeler karşısında Türk milletinin sahip olduğu bağımsızlık aşkı ve bu uğurda göze aldıklarıdır. Mehmet Akif’in mısralarında Türk milletinin yaptıkları ve yapabilecekleri sanatkârane bir incelikle ve milletini tanımanın verdiği bir kararlılıkla şöyle dile dökülmüştür:

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün vârımı alsın da Hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüda.

Bu duygu ve düşüncelerle İstiklal Marşımızın bir asra doğru ilerleyen kabulünü kutluyor ve arkasındaki maneviyatı, içinde bulunduğumuz koşullar altında daha iyi idrak ediyoruz. İstiklal Marşı şairimiz ve büyük mütefekkir Mehmet Akif Ersoy’u rahmet, minnet ve saygıyla anarken; milletimizin hür yaşaması ve istiklali için vatan uğruna şehadete koşan tüm şehitlerimizi rahmet ve şükranla yâd ediyorum.

Prof. Dr. Sait BİLGİÇ
Rektör