MENU

İslam İlahiyatında Tarihsellik
04 Nisan 2019, Perşembe - 11:32
Güncelleme: 04 Şubat 2020, Salı - 14:32
Dinlemek için tıklayınızDİNLE
Paylaş
A+ A-

Ondokuz Mayıs Üniversitesinde (OMÜ) İlahiyat Fakültesi Dekanlığı ve İlahiyat Fakültesi Eğitim ve Araştırma Derneği (İFEAD) iş birliğiyle "Tarihselciliğin Tarihsizliği" başlıklı konferans düzenlendi.

İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Bölümü Tefsir Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Şevket Kotan’ın konuşmacı olarak katıldığı program, İlahiyat Fakültesi Konferans Salonu'nda gerçekleştirildi.

Konferansa; OMÜ İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cengiz Batuk, Dekan Yardımcıları ile fakülte öğretim üyelerinin yanı sıra lisans ve lisansüstü öğrencileri katıldı.

Konferansın açılış konuşmasını yapan Dekan Batuk, tarihsellik konusunun güncelliğini daima muhafaza eden bir konu olduğuna değinerek katılımlarından dolayı Doç. Dr. Şevket Kotan’a, İlahiyat Fakültesi Dekanlığı ve İlahiyat Fakültesi Eğitim ve Araştırma Derneği (İFEAD) adına teşekkür etti.

Konuşmasına ülkemizde tarihsellik tartışmalarının Fazlur Rahman’ın "İslam" kitabının tercüme edilmesiyle başladığına işaret eden Kotan, konunun başlangıçta belirli bir kesimin ilgisini çektiğini, son zamanlarda ise medyada yer almasıyla halkın da gündemine girdiğinin altını çizdi.

"Tarihsellik meselesi İslam ilahiyatında yoğun ilgiye mazhar"

Tarihsellik meselesinin İslam ilahiyatında yoğun ilgiye mazhar olmasının altında, asırlar boyunca İslam dünyasında çözülemeyen sorunların bu düşünceyle çözülebileceği fikrinin yattığını belirten Kotan, tarihselcilik tartışmaları öncesinde İslam modernizmi tartışmalarının zaten mevcut olduğuna ve ilmî olarak Muhammed Abduh ve Reşid Rıza gibi âlimlerin bile ‘İslam Modernizmi’ denilebilecek bir görüşü ortaya zaten atmış olduklarına değindi. Doç. Dr. Kotan bu bağlamda miras, el kesme cezası, kısas gibi konuların tarihselcilik tartışmalarından önce zaten tartışılıyor olduğunu vurguladı.

Batı'da kilise dogmaları yerine akılcılığın yükselmesi

Aydınlanma düşüncesi bağlamında Batı'da ise kilise dogmaları yerine akılcılığın yükseldiğine, bu düşüncenin sonunda tarihin nesnel olarak bilinebilir olduğu fikrinin doğduğuna işaret eden Şevket Kotan, bu süreçte insan aklının "tabula rasa" (boş levha) olarak tasarlandığını, bunun ardında da tarihin nesnel olarak bilinebileceği fikrinin yattığını ifade etti. Zaman içinde genç aydınlanmacıların bu akılcılığa karşı çıktığını ve karşı aydınlanma denilen bir düşüncenin gelişmeye başladığını söyleyen Kotan, aklı eleştiren, aklın kilisenin yerine konmasını eleştiren düşünceden tarihsellik düşüncesinin belirdiğine dikkat çekti ve bu düşünceden hareketle de Heidegger, Gadamer ve Derrida gibi filozofların ortaya çıktığını dile getirdi.

"Kur'an-ı Kerim bir varlık olarak kendini ifşa eder"

Son olarak Doç. Dr. Şevket Kotan konunun Kur’an-ı Kerim ile bağlantısını ise şöyle anlattı: "Dil bizim her şeyimiz. Peki böyle bir ortamda insanın tarihi anlamasıyla, yorumlamasıyla nasıl bir alakası vardır? Heidegger'e göre anlama, varlığın kendini ifşa etmesidir. Aydınlanmada mutlak insan aklının yani öznenin karşısında nesne vardır. Hâkimiyet öznededir. Özne, nesneyi boş aynanın varlıkları gördūğü şekilde olduğu gibi kavrayabilir. Heidegger'de ise insan her zaman özne değildir. Anlama; varlığın kendisini ifşasıdır. Varlık kendini ifşa ederken özne pozisyonundadır; insan nesne pozisyonundadır. Ama insan anlama çabası esnasında öznedir. Örneğin Kur'an-ı Kerim bir varlık olarak kendini ifşa eder. Nasibiniz kadar, aradığınız kadar alırsınız." 

Program sonunda; konuşmacı Doç. Dr. Şevket Kotan’a, İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cengiz Batuk tarafından fidan sertifikası takdim edildi. Hatıra fotoğrafıyla da etkinlik tamamlandı.

Haber: Hüseyin ÖZKAN

X
Secure Login

This login is SSL protected