MENU

TRT Akademi Atölye Çalışmaları İletişim Fakültesi’nde
27 Aralık 2018, Perşembe - 13:30
Güncelleme: 04 Şubat 2020, Salı - 14:05
Dinlemek için tıklayınızDİNLE
Paylaş
A+ A-

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) İletişim Fakültesi’nde 25-26 Aralık tarihlerinde “TRT Akademi Atölye Çalışmaları” düzenlendi.

TRT tarafından İletişim Fakültesi’nde düzenlenen etkinliğe TRT Eğitim Dairesi Başkanlığı Müdürü Ekrem Özdemir, TRT Eğitim Dairesi Başkanlığı Eğitim Sorumlusu Erhan Görgülüarslan, Eğitici-Prodüktör Hasan Taş, Eğitici-Prodüktör Raşid Demirtaş, Eğitici-Prodüktör Mustafa Gürsoy, Eğitici- Yayın Yapım Görevlisi Mustafa Doğuş Eğilmez, Montajcı Seçkin Karakulas, TRT FM Ada Vapuru Programı Spikeri Tülay Tüzün ve Teknisyen İhsan Bulut konuk oldu.

Etkinlikte; TRT’nin düzenlediği yarışmalar hakkında bilgilendirme, televizyon programı yapım ve yönetimi, belgesel yapım süreci, TV programında yönetmenlik konularında hakkında konferans verildi.

Konferansa İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Niyazi Usta, DekanYardımcıları Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Oktan ve Dr. Öğr. Üyesi Sinan Kaya, Radyo Televizyon ve Sinema Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Ömer Çakın, öğretim üyeleri ve çok sayıda öğrenci katıldı.

 

“Amacımız akademi ve medya arasında köprü kurmak”

TRT Akademi çalışmaları kapsamında akademi ve medya dünyası arasında yeni bir köprü oluşturmayı hedeflediklerini söyleyen Ekrem Özdemir “TRT, tecrübesini hem kamu kurumlarıyla hem üniversite öğrencileriyle hem de dünya ile paylaşan bir kurumdur. Bu amaçla 2015 yılında Eğitim Dairesi Başkanlığı Medya Eğitim Koordinatörlüğü bünyesinde TRT Akademi oluşturuldu. Bu doğrultuda hareket eden kanalımızda çıkarmış olduğumuz akademi dergisi ile yeni bir süreç başlattık ve okulları gezmeye, geleceğin iletişimcilerine bilgi ve deneyimlerimizi anlatmaya başladık.” şeklinde konuştu.

İletişim fakülteleri ziyaretlerinin 2 sene öncesine dayandığını söyleyen Özdemir “Bizim şu an bu çalışmaları yapmamızın altında yatan temel sebep koordinatörümüz Sayın Abdurrahman Çakır ‘ın bizden iletişim fakülteleri için projeler istemesidir.” dedi.

Yaptıkları istişareler sonucunda okulları bilgilendirme amaçlı gezip, konferanslar düzenleme ile ilgili projede karar kıldıklarını belirten Özdemir “ Bizim amacımız her iletişim fakültesi öğrencisinin anlatacağımız bu bilgilerden mahrum kalmaması ve meslek hayatına daha bilgili başlamasını istememizdir.” diye söyledi.

Sözlerini iki farklı yarışma duyurusu ile sonlandıran Özdemir “TRT Televizyon Dairesi Başkanlığı’nın düzenlediği iki yarışma ile ilgili size bilgi vermek istiyorum. Birincisi bu sene 11. si düzenlenecek olan ‘TRT Belgesel Ödülleri’ isimli yarışmamız. Bu yarışmamız uluslararası bir yarışma ve 60 ülkeden eserler geliyor. Öğrenci kategorisinde sizler de bu yarışmaya katılabilirsiniz. İkinci olarak ise bu sene 5.sini düzenleyeceğimiz ‘TRT Geleceğin İletişimcileri ‘ yarışmamız. Bu yarışmayla bizler geleceğin iletişimcilerini görme adına iyi bir imkâna sahip oluyoruz. Sizler de kendinizi burada tanıtıp iyi bir yerlere gelebilme imkânına sahip olabilirsiniz. Umarım katılırsınız çünkü TRT’nin tecrübelerini bir araya getirip onlardan yararlanmak sizler için olduğu kadar bizim için de çok güzel ve mutluluk verici olacaktır.” diyerek sözlerini sonlandırdı.

“Amacımız TRT olarak ülkemizin kültür varlığına hizmet etmek”

Erhan Görgülüarslan öğrencilerin kendilerinden alacağı eğitimin mesleğe yönelik önemli bir bilgi birikimi sağlayacağını söyleyerek “Bizler bugün burada sizlere elimizden geldiğince bildiklerimizi anlatmak ve düzenlediğimiz yarışmalara katılımınızı teşvik etmek için buradayız. Bu etkinlikler sonucunda öğrendikleriniz size daima avantaj kazandıracaktır.” dedi.

“Bizler etkili anlatma yolunu seçiyoruz”

Konferansın devamında Hasan Taş ve Mustafa Gürsoy, öğrencilere etkili anlatımın önemini anlattı. İlk olarak söze başlayan ve etkili anlatımın önemini kısa bir hikâye şeklinde anlatan Taş “Bin bir gece masallarını hepiniz duymuşsunuzdur. Masalda Şehriyar ve Şehrazat isimde iki farklı karakter vardır. Sultan olan Şehriyar eşi tarafından vaktiyle ihanete uğrar ve onu öldürtür. Sonrasında kadınlara nefretinden dolayı her gece bir kadınlar evlenir, sabah da öldürtür. Ülkede kadın sayısı çok azalır. Sultan en son vezirin kızı Şehrazat ile evlenir. Şehrazat güzelliğinin onu kurtaramayacağını anlar ve ona masal anlatmaya karar verir. İlk gece sabaha kadar masal anlatır ama sonunu söylemez. Bu böyle devam eder ve en sonunda sultan canını bağışlar serbest bırakır… Bu hikâyeyi size anlamamın sebebi etkili anlatımın birçok şeyi değiştirme imkânının olmasıdır. Burada gördüğünüz gibi bir değişiklik kötü bir âdeti bitirebilmiş.” dedi.

“Her zaman en tepeyi seçin”

Anlatarak insanların hayatına dokunulabilineceğini ve kendilerinin bunu günümüzün en etkili anlatım yöntemi olan görsel iletişim ile yaptıklarını belirten Taş “Etkili anlatımı kullandığınızda ulaşamayacağınız nokta yoktur. Siz doğru yayını en etkili bir biçimde yapmalısınız. Her zaman en tepeyi hedeflemek zorundasınız. İletişimci olarak sizlerin bunu yapma gücü çok fazla, bunları değerlendirin. Altyapınızı sağlama almak zorundasınız.  Siz görsel düşünüp, her yere hâkim olup bunu kullanmak mecburiyetindesiniz.” diye ekledi.

“Meşhurluk gelip geçicidir ama eser kalıcıdır”

Mustafa Gürsoy “Ben de sizler gibi iletişim fakültesinde okudum ve mezun oldum. Okul hayatımda çok iyi hocalardan ders aldım ve geleceğe bir eser bırakmanın önemini anladım. Yapımcılık –prodüktörlükte böyle bir şey. Bir iş yapıyorsunuz, insanların hayatına dokunuyorsunuz ve bunu seneler sonra bile defalarca izleyip izletebiliyorsunuz. Meşhurluk gelip geçicidir ama eser kalıcıdır. Örneğin Hadise’nin bir klibini ben çekmiştim, milyonlarca izlendi ve ben bununla mutlu oldum. Hasan ağabey ile bir nevruz programı yapmıştık. Önceki sene çok olaylı geçen nevruz, bizim yaptığımız dönem çok sakin geçince törenleri yayınlayan TRT olarak bizler ön plana çıktık.” dedi.

“Program formatları günümüzde ticari bir ürün”

Sözlerine TV formatlarıyla ilgili bilgiler veren ve formatların günümüzde artık sadece ticari bir üründen ibaret olduğunu söyleyen Gürsoy “Bir programın format olabilmesi için bir programın ticarileşmesi gerekiyor. Dışarılara satılmayan başka ülkelerde de yayınlanmayan hiçbir program format adını alamıyor. Ana hatlarına hiçbir ülkede dokunulmuyor. Örneğin Acun Ilıcalı, “Survivor” formatını satın aldı. 3 farklı ülkede toplam 20 milyon dolara yapıp, 70 milyon doların üzerinde gelir elde etti. Yapılan programın yurt dışına satılması için evrensel bakış açısıyla hazırlanması gerekir. Yoksa başka türlü elinizde kalır. Eğer siz sadece Kırşehir’in insanlarına göre programınızı yaparsanız, Japonya’nın Okazaki şehrindeki insanlar programınızı izlemez.” şeklinde konuştu.

Belgesel emek işidir

Raşid Demirtaş’ın yaptığı “Yesi’den Avrupa’ya Taşınan Köz” adlı 7 bölümlük dizinin 2. bölümü öğrencilere izletildi. Öğrencilere bir belgesel yapılırken nelere dikkat edilmesi gerektiğini anlatan Demirtaş “Bu iş ince eleyip sık dokunan ve yıllarca süren bir süreçtir. Belgesel çekimi dizi ya da film çekmekten farklıdır. Birçok şehirde, insanla ve mekânda çekim yapabiliyorsunuz. Bu iş ciddi emek gerektiren bir iştir.” diye ekledi.

“Ekip, belgeselin görünmeyen yüzüdür”

Kamera arkasında bulunan ekibinde çok değerli olduğundan bahseden Demirtaş “Ekip, belgeselin görünmeyen yüzüdür. Ekibinizi o çekim havasına sokmak zorundasınız yoksa iş onlara işkence gibi gelir. Onlarla daima ilgilenmek ve sorunlarla başa çıkmak zorundasınız. Sadece onlarla değil, çekim sürecinde hava koşullarından tutun da teknik arızalara, ufak kazalara kadar çok şey yaşıyorsunuz ama eseriniz bittiğinde tabiri caiz ise üzerinizden bir yük kalkmışçasına rahatlıyorsunuz.” dedi.

Programın stüdyodan ekrana giden yolculuğu

Öğrencilere bir programın başlangıç aşamasından televizyonda yayınlanmasına kadar olan süreci 2017 yılında TRT 1 kanalı için yaptığı “Sıra Sende Türkiye” adlı yarışma üzerinden örneklendirerek anlatan Gürsoy “İlk olarak stüdyo dekorunu dekoratöre yaptırma ile başladım. Mekân çok önemli çünkü yayında izleyiciye en iyi görüntüyü vermek için stüdyoda kameraları doğru açı ile yerleştirmeliyim.” dedi.

Yayın esnasında çok kameralı reji denilen sistemi uyguladıklarını belirten Gürsoy “Hangisinin ne ölçekte ne zaman nasıl görüntü vereceğini önceden söyleyip akışınızı ayarlamalısınız yoksa yayın esnasında düzeni ayarlayamazsınız ve başarısız olursunuz. Örneğin programımız başlarken ben sunucunun yürürken kameranın vermesi gereken görüntü şeklini önceden belirliyorum ki yayın esnasında aksilik çıkmasın.” dedi.

İyi kameraman, iyi görüntü

Jüri ile yayın esnasında daima iletişim halinde olduklarını söyleyen Gürsoy “Ben yarışma elemesi olduğunda gidecek kişiyi önceden biliyorum ama yarışmanın heyecan ve izlenme unsurunu da düşünmem gerektiği için jüriye hemen kararını açıklamamasını söylüyorum. Yani izleyicinin heyecanı arttırıyorum. Benim bunları yapmamdaki temel amaç en etkili görüntüyü izletmek. Bunun içinde kameramanlar gayet bilgili olmalı. Eğer olmazlarsa en güzel görüntüleri kaçırırsınız ve başarısız olursunuz.” dedi.

2004 yılında Türkiye’de düzenlenen Eurovision Şarkı Yarışması’nda 2. yönetmenlik yaptığını ve bu esnada Avrupa yayıncılarının çalışma mantığını görme fırsatı yakaladığını belirten Gürsoy “Onlar da her şey daha önceden belirlenmiş oluyor. İşi insan kabiliyetine bırakmıyorlar. Her şeyi sistematik hale getirmişler. Onlarda program rol canlandırma gibi. Kameramanlar, sunucular nerede ne yapacağını biliyor. Bizler de ülkemizdeki programlarda bu sistematik düzeni benimsemeliyiz.  Ekip çalışmasını iyi yapmalı, onları önceden bilgilendirmeli ve uyuşmazlıkları gidermeliyiz.” diyerek sözlerini sonlandırdı.

26 Aralık tarihinde öğrencilerle beraber TV program önerisi hazırlama çalışmaları yapıldı. Öğrencilerden örnek TV programı hayal etmeleri istenildi. TRT ekibi tarafından öğrencilere düşündükleri programlarla ilgili sorular yöneltildi. Öğrencilere tecrübelerini aktaran Mustafa Gürsoy “ Program fikri belirlerken bazı hususlara dikkat etmelisiniz. Programınızın isminden hedef kitlesine kadar her şey önemli o yüzden her adımı düşünmek zorundasınız. Kendi kendinize ‘Ben bu programı neden yapmak istiyorum? İnsanlar bunu neden izler? gibi sorular sorun. Eğer cevap verebiliyorsanız kafanızda bir fikir oluşturmuşsunuzdur.” dedi.

İyi bir program fikrinin sunumu, iyi olmazsa program haline gelemeyeceğini belirten Gürsoy “Her yıl 4 milyon televizyon fikri üretiliyor, 4 bin tanesi proje olarak hazırlanıyor ancak 30-40 tanesi program olabiliyor. O yüzden fikrinizin sıyrılması lazım. Fikriniz ne kadar güzel olursa olsun onu iyi bir şekilde sunamazsanız yayınlatamazsınız.” şeklinde konuştu.

“Orijinal fikir bulmak için kendinizi zorlamayın”

Hasan Taş ise fikirleri sürekli akılda tutmanın zor olacağını belirterek “Sizler okuduğunuz bölümden dolayı sürekli bir şeyler üretme, yeni bir şeyler arama peşindesiniz o yüzden sürekli aklınıza fikirler geliyordur. Proje haline getirmek istediğiniz fikirleriniz saman alevi olmasın sürekli onları not alın, ileride o notlara tekrar baktıkça daha sistematik bir şekilde projelendirebilirsiniz.” dedi.

Fikirden çok onun sunumunun artık daha önemli bir hale geldiğini yineleyen Taş “Arkadaşlar orijinal fikir bulmak için kendinizi zorlamayın.  Düşünceniz ile ilgili benzer yapımlar olsa bile sizin onu sunuş şekliniz sizi diğerlerinden farklı kılar ve başarıya götürür bunu asla unutmayın. Ben bugün burada sizin kısa sürede düşündüğünüz program fikirlerini beğendim. Okulunuzun imkânlarını kullanarak fikirlerinizi gerçekleştirebilirsiniz.” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Tülay Tüzün ile Ada Vapuru radyo programı

İletişim Fakültesi, TRT Akademi Atölye Çalışmaları kapsamında TRT FM’de yayınlanan Tülay Tüzün’ün hazırlayıp sunduğu “Ada Vapuru” isimli radyo programına da ev sahipliği yaptı. Öğrencilerinin de katılımıyla gerçekleşen radyo programında Tüzün, öğrencilere bilgi ve deneyimlerini aktardı. Özellikle radyo yayıncılığı ile ilgilenen öğrencilere tavsiyelerde bulunan Tüzün  “Diksiyonunuzu iyi tutmak için bol bol kitap okumalısınız ve sürekli sesli okuma yaparak konuşma dilinizi de düzeltmelisiniz. Ayrıca dinleyicileriniz ile daima iletişim halinde olmak zorundasınız çünkü radyo yayıncılığı yapmak bir stüdyoda mikrofon başında konuşup arada müzik dinletmek kadar basit bir iş değildir. Sizi dinleyen insanlara sesinizle kendinizi sevdirdikçe programınıza devam edebilirsiniz, işinizi emin adımlarla yaparak onlara kendilerini özel hissettirmeye çalışın. Radyoculukta emin adımlarla ilerlemelisiniz ve daima kendinizi yenilemelisiniz.” diye belirtti.

Öğrencilerin ders kapsamında ve kendilerini geliştirmek için çektikleri kısa filmler, programlar TRT ekibine izletildi. Gösterim sonrası düşüncelerini paylaşan Raşid Demirtaş “Bir düşünceyi bir şeyler çekerek anlatmak zordur. Sizleri bu yolda çalıştığınız için tebrik ediyorum. Yapımlarınızı izlerken bazı ufak tefek hatalar gördüm. Bunları da eksikleriniz görerek düzelteceğinize inanıyorum. Eksiklerinizi görüp daha iyisini denemek sizi doğruya götürecektir. Kurgudan sonra keşke şunları da ekleseydim düşüncesine kapılmak bu işte çok doğal bir durumdur. Sizin yapmanız gereken buna takılmamak ve izleyicinin tepkisine göre hareket etmektir.” şeklinde konuştu.

Çekim yapmadan önce iyi hazırlık yapılmalı

Televizyon stüdyosunda Mustafa Gürsoy öğrencilere çekim yapılırken nelere dikkat edilmesi gerektiği hakkında bilgiler verdi. Gürsoy “Çekimden önce ekip toplantısı yapın ve görev dağılımını iyi ayarlayın. Ekibinizde daima disiplin olmalı, kimse dışlanmışlık hissi yaşamamalı. Hazırlık yapmanız, programda sorun yaşamamak adına sizin için çok önemli bir olgudur.” dedi.

İki gün süren konferans, İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Niyazi Usta’nın TRT Akademi ekibine teşekkür belgesi takdim etmesi ve toplu fotoğraf çekimi ile sona erdi.

Haber: Cengiz Ortataş

Fotoğraf: Burak Anılan, Elif Kurttaş, Dilara Çakıroğlu, Cengiz Ortataş

 

X
Secure Login

This login is SSL protected